25 Haziran 2015 Perşembe

Mavi Kararlar

Bugün bir karar vermen gerek mavi dostum.
Hayallerinle yaşamak mı? Gerçeklerin ile monotonlaşmak mı? Ben Mavi, ve hayatım boyunca hayallerimle yaşadım. Bir de ikizim var benim. Siyah. O ise her zaman gerçekleri istedi. Önüne çıkan yollarda dümdüz ilerledi. Ben ise bazen kapalı kapılar gördüm, bazen ise dik yokuşlar ama yoluma kendiliğinden serbest bir kelebek gibi konan fırsatlar da oldu. Mesela ben bir film çekmek için aklımın ilk erdiği zamanlardan beri çırpınan bir çocuktum. Çektim. Henüz izleme kitlesi sadece jüriler ve arkadaşlarım oldu, hatta yarışmayı bile kazanamadım ama... Bu konunun aması her şeyden daha önemliydi. Ama bir film çektim. Bana ait bir filmim oldu. Ben yazdım, ben oynadım, ben çektim.BEN BAŞARDIM. 

Şimdi ise bir kitap çıkarmak için gecesini gündüzüne katan bir kızım ben mavi dostum. Her şey hazır, bir tek yazması kaldı. O da hallolur. Unutma. Sen istersen olur. Yazın sonuna kadar yetiştirip bir yayın evi bulup çıkarttıracağım. Aldığım tepkilere bakılırsa elimde kitap kalmayacak ve hepsi tükenecek(!) Tabi ki böyle bir şeyi kimseden isteyemem ama unutmayın yapacağım ayrı yaptım ayrı bir kelimedir. Ve ben bu işi yapacağımdan kurtarıp yaptım diyebilmek için yapıyorum. Ben her zaman hayallerimle yaşadım dostum. Ve Mavi adına yemin edebilirim ki hayallerim beni ağlatsa da bin kat daha mutlu etti.

Ya sen mavi dostum? Sen neye karar verdin? Hayallerinle yaşamayı mı? Gerçeklerin ile zaten sonunu bildiğin bir gelecekte yürümeyi mi? Bu yayının yapısı bu olsun. Yapabilirseniz yorum olarak bana kararınızı bildirin. Bu benim Mavi dünyamı neşelendirecektir.
                                                                                             Sevgiler...

5 Mart 2015 Perşembe

Mavi Bir Öykü...

Her Seni'mi Kaybettim.-Kış Masalı

Bursa'nın erkek fatması derler bana.Yani böyle evinde oturan annesinin dizinin dibinde ağzından çıkan kelimeleri bekleyen süs bebeklerinden hiç olmadım.Güzel giyinmek nedir?Makyaj nedir?Anlamam. Amma velakin bizim manidar göz kalemimsiz de dışarı çıkmam.Kışın rengi BEYAZ.Benim rengim siyahtır. Uludağ benim günüm ve gecemdir. Kar yağışı kapının ağzında beklerken Bursalı şoförlerin korkusu sokaktaki taksi durakları , kahvehane masalarına dolmuştu çoktan.Bursalılar karı bekliyor.Turizmciler ise olmayan karın rezervasyon telaşındaydı.Gündüzleri insanlara ısınmaları için sıcak şeyler satarak geceleri ise barlarda durmak yorulmak bilmeden barmen(!)lik yaparak kazanırım ekmek paramı.Evsiz barksız sanan çoktur beni. Evime sokmam kimseyi. Komşudur, misafirdir sevmem ben. Banane ulan! Hiç kimsenin ruhunun kiri kirletemez evimi.
-Ohooo! Can yine nerelere daldın be kızım?
-HI?Nereye dalcam be.Yorgunum biraz sadece. dedim beynimi tırmalayan düşüncelerden sıyrılınca birden. Pis pis kahkaha attı
-Beşik mi salladın kız? 
-Beşik mi dedin?Bebek? Ayyyy! dedim tiksinerek irkildim birden. "İşim olmaz ağabeyciğim."
Hepsi bir ağızdan gülen erkek sürüsüne tebessümle eşlik ettim.Bizim çocuklar işte...Bok desen gülen akılları beş karış havada, dünya yansa kıçlarını dönüp yatacak tiplerdi.
-Can!Masa 2. Koş! diyen maaş bencili patronumu işitir işitmez masaya adımladım.Herkes o masaya odaklanmıştı.Daha da dikkatli bakınca kısa kollu adamda gözlerimi sabitledim.
-Kafayı mı yedin dostum sen?? diye atılıverdim üstüne.Off Can sananee!
-Ne ilginç bir müşteri ilgisi varmış kafenizde(!) Hayran kalınası. Siz herkesi böyle mi karşılıyorsunuz?? dedi beni baştan aşağı ilgiyle süzerken.
-Hayır tabiki.Lakin gözleri böylesine gereksiz bir dikkatle süzen Bursa'da kısa kolla gezen bir beye herkes bu tepkiyi verir bayım.
-Bir sıcak çikolata lütfen. dedi ve beni umursamadan tabletine döndü yüzünü.Ah!Küstah!! Sakin ol Can.
-Emredersiniz! dedim dişlerimi sinirle sıkarken. Yüzünü bile dönme zahmetine  girmedi.
Sıcak çikolatasını götürürken üzerine bir battaniye aldığını farkettim.Hava kararınca soğumaya da başlıyor tabi.Hesaba ek baya kabarık bir bahşiş bıraktığını görünce sinirle kükredim.
-YUHH!
-Ne?Ne oldu? Sizin gibi bir kıza hiç yakışmıyor bu argo kelimeler.
-Bu para fazla beyefendi.Bahşiş dediğinizin de bi adabı var ya hu.Hakkettiğimden fazlasını almam ben.
-Özür dilerim. dedi ve bir miktarını aldı kasadaki Emre'ye el işaretleri yaparak yanımıza çağırdı.
-Buyrun? dedi ciddiyetle.
-Şurada içeriyi izleyen çocuklar var.Bak şurada!..." Emre sözünü kesip "Hemen kovuyorum efendim. dedi sinirle kaşlarımı çattım.Ne zararları vardı ki!!?!"Dur be delikanlı kov demedim ki...Ne zararları var onların kapıda sanki?Al bu parayı karınlarını doyur dicektim.O dediğini isteyecek kadar gaddar mı sandın beni." dediğiyle alık gibi açtım gözlerimi."Ne zararları var onların kapıda sanki".Aklımı okudu sandım bir an.Büyücülere kahinlere inansam bunu yerdim herhalde. Başımı eğerek gülümsedim.Çok hoşuma gitmişti bu isteği."Yok hhayır efendim.Şey.."
-Eee hadi ama bekleme dondu garipler.Ya hala burda.Koşsanaa! demesiyle bi ok gibi fırladı Emre. Arkasından gülerek baktım çocuklara.
-Bak.(dedi yüzüme bir ayna tutarak)Gülünce ne kibar bir hanımefendi oldun.Bence senin gibiler hep gülmeli.Bu güzellik  esirgenmemeli bence.
Aynaya baktım şaşkınca.Yüzümü inceledim.Ben mi güzeldim ya hu. Düpedüz sarkıyordu işte.Yoksa bana güzel demesi kulağa hiç mantıklı gelmiyordu.Aynaya dikkatle bakınca kızaran yanaklarıma elimi götürdüm.Neden birden kızarıverirdi ki bunlar? O da farkedecek ki içten bir kahkaha kopardı.Sıcaktı kahkahası.Bir şey bile diyemeden hızla kasaya koştum. Gözleri tabletine gitmişti bana bakmamıştı bile.Hala gülüyordu ama yavaşça dindi gülüşü.
Akşam oldu ve bir bir döküldü millet evlerine ya da kulüplere...Çantamı içerdeki vestiyerden kaptım gelişi güzel şapkamı taktım .Siyah şapkamı her zaman mavi saçlarıma yakıştırırdım ama bugün karbeyaz örgü bir şapkam vardı.Kapıya doğru ilerlerken Masa 2'ye son kez baktım.Bizim çalışan tayfa doldurmuştu  bu kez o masayı .
-Can çok çalışyorsun be kızım. Mezara mı gömeceksin bu kadar parayı?
-Sanane lan kefene sokacağım ben dedim gülüp geçerken.
-Gel karnını doyur Can dedi tiz sesli kibarcığım Eliz.
-Yok güzelim size afiyet olsun ben yedim. Geç kaldım tantana etmesinler şimdi çekemem valla.
-Güzelimmiş.Erkek fatma yaa kızım az kendine çabalasan fena hatun olursun hee. 
-Emre lan bak ne dicem az daha asılırsan depoya gidecek haberin olsun. dedim tehditkar bir tebessümle. Herkes yanıtıma katıla katıla gülerken Emre ağzımı taklit edip sonradan sızdı kahkahalarımıza.Herkese toptan bir görüşürüz yollarken çıktım kapıdan.Pek uzakta değildi. Alt tarafı 50 kilometrecik yol vardı barla kafenin arasında.Atladım bisikletime asıldım yola.Birden asfaltın kesgin soğuğu dizleri yırtık pantolonumdan dizimi kesince acıyla inledim.
-Kahretsin. Homurdanıp dizimi umursamadan bisikletime baktım.Arka tekerlek kahrolası bi içki şişesinin kırık camının tecavüzüyle patlamıştı.Ayağa kalkmaya yeltenince hissettim dizimin acısını.Kanamıştı ama umursamadım.Umursamamalıydım.Her güçlüğe katlanan Can bir küçük yaraya mı katlanamayacaktı. Katlanmalıydı. Acıyla sendeleye sendeleye yolu göğüsledim ama geride bıraktığım bisikleti hatırlayınca döndüm onu da peşimde sürükledim bu yolları ve yolun kenarlarındaki bahçeleri iyi bilirdim.Önüme çıkan gür bir ağaç ve çalılık balyasını görünce bisikletimi arkasında sakllayıp balyayla kamufle ettim.Neyse ki sonunda bara varmıştım.Üstümü değiştim içerisi oldukça sıcaktı.Sigara dumanları kalorifer görevini üstlenmişti bu barda.Gözlerim şimdiden kan çanağı olmuştu dumandan.Bu kadar sigaranın geliri nerden geliyordu insanlara. Barmenlerden Yakup ilişti birden yanıma nefes nefese.
-N'aber Cankız? Sulu herifin tekidir ama severim keratayı.Derdim olunca bir kere bile elinin cebine gitmediğini görmedim.1000 lira da istesem 1001 lira da istesem ona farketmez araştırır taraştırır çıkarır verirdi.Borcun var diye de kalkmazdı habire başına insanın.Zengin değildi hatta orta düzeye bile zar zor girerdi bütçesi ama yardımseverlikle kaynayan kocaman bir yüreği vardı.Kardeşinden ayırmaz koruyup kollardı beni hep.
-İyi be Yakup.İş işte.Bak ne dicem..." Diyeceğim şeyi her zamanki gibi anlamış olacak ki sözümü kesip heyecanla kulağıma eğildi konuşmamızı engelleyen gürültüye diklenerek.
-Konuştum merak etme.Onu söylemeye geldim bende ( hınzır gülümsemeyi yüzüne yerleştirdi ve sahneyi gösterdi.) Hadi burayı inlet Mavi saçlı Cankız . demesiyle mutluluktan kulaklarıma varan ağzıma aldırmadan kaşlarımı kaldırıp ciddiyetini sordum.Onaylayınca boynuna atladım kendimi tutamadan.
-Teşekkür ederim.Çok hemde çok teşekkür ederim.Yakup birtanesin varyaa.Kral adamsın yaa çok teşekkürler. 
-Hadi be kızım sonra sulanırsın sahne seni bekliyor.
Yanağına koca bir öpücük kondurup başımı basma tulumba gibi salladıktan sonra sahneye fırladım üstümdekilere aldırış etmeden. 
Bulut geçti gözyaşları kaldı çimende 
Gül rengi şarap içilmezmi böyle günde 
Seher yeli eser yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün 
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye 
Kimse bilmez Kimse bilmez 
Bulut geçti gözyaşları kaldı çimende 
Gül rengi şarap içilmezmi böyle günde 
Seher yeli eser yırtar eteğini gülün 
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün 
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye 
Kimse bilmez Kimse bilmez....
Şarkı bitti alkışlar umduğumdan fazlaydı.Heyecandan kalbim yuvasından kaçmak üzere ulan  bir kuş gibi çırpınıyordu.Herkes sustuğunda ayakta alkışlayan bedenler yerlerine oturduğunda bizim kısa kollu süpermen ilişti gözlerime beğenmiş bir edası vardı yüzüne ilişen.Hayranlık değil de sanki tahmin etmiştim kıvamındaydı gülüşü.Sahneden yardım eden ellere bedenlere sarılarak indirildim ve ona doğru yürüdüm. 
-Valla ortamda sinek de yok ama sen yine şu ağzı tedbir için bi kapat.Neme lazım bir sinek giriverir içine.Ooo mont yapmışız.
-Ya sahnede gerçek bir prensesken inince kullandığın bu kahve ağzı sana nedense yakışıyor.Ne tuhaf kızsın sen?Kolyende ismi  yazan o şanslı adam da sende bu özelliği keşfedip beğenmiş olmalı.
Gözlerimi şaşkınca açtım.Sonra anlayıp gülmeye başladım.
-Yüzünü böyle güldürebildiyse sende onda güçlü özellikler buluyorsun herhalde. diyince gülümsemem hepten yüzümü istila etti.
-Ne sevgilisi yaa.Can benim ismim.Kim bakar bana.
.
.
.
-1 hafta sonra-
-Ben. dedi yağan kara karşılık bağırarak ."Ben..Sanaa Aşıkk Oldumm Caan!!" gülerek ağzını kapattım sonra yeri kaplayan o kalın kar tabakasına yattım beraber.
-Şiştt.Aşık çocuk cümle alemin bilmesine gerek yok.Ben biliyim yeter." Sonra gözlerimi yumarak ilk defa dudaklarına bir öpücük kondurdum.
-İlk öpücüğün müydü dedi gülerek en masum bakışlarıyla dudaklarıma değil gözlerimin için içine bakarken.Evet anlamında başımı ağır ağır salladım.
-ilk öpücük anca bu kadar büyülü olabilirdi dedim.Elleri belime gitti ve hafifçe üstüne çekti.Kulağına eğildim ve dedim ki.
"Kartanelerini sayana kadar yanımdan ayrılma. dedim yanına yattım ve saçma sapan düşen kar tanelerini kafamızdan sayılar atarak saymaya başladık.
"İlk gece o sahneden indikten sonra kanayan dizimi sarabilmesi için peşime takılmıştın.Evimi öğrenen ilk kişiydin.Evime giren ilk insandın.
"Aaa!Kar yağıyor."demiştin kreş çağlarında ufak tefek kalbi ağzında atan heyecanlı bir çocuk gibi.
"Bunun için fazla değil mi bu sevinç?"diye sordum sonra sana tek kaşım havada ufak hınzır bir tebessümle. Utandın, ezilip büzüldün birden.Nedensizce sorduğum sorudan utandırdın beni. Anlamadan bilmeden kızdım kendime.Gözlerim puslu diyeceğin cevabı bekler oldum kalbimde kar taneleriden soru işaretleriyle.
"Ben daha önce hiç kar görmedim." Gözlerim yuvalarından çıkacak şekilde açılırken adeta şok olmuşluğuma alık gibi açılan ağzım da eşlik etti.
"Yani bu kadar fazlasını."dedin gözlerini karlardan ayırmadan.Adana'dan gelmiştin.
"Hadi!!"Elimi uzattım tutman için "Kalk! Bursa'nın karıyla tanışma vakti gelmiş birilerinin."in demiştim sana hatırladın mı?" diye anlattım uzun uzun gözlerinin içine bakıp karın üstünde kahverengi kumral saçlarını okşayarak.Bir erkek en kusursuz bu şekilde olabilirdi diye geçirdim aklımdan.
-Unuttun mu desene be prenses.Kar beyaz o evi. Eşyaları bile bembeyaz olan o cennet ve benim cenetim olan o gözleri unutamam ben hiç.
-Hahahah. diye kahkahayı bastım boş bahçenin havasına çarpıp her bir kartanesinin hışmına uğrayıp çınlarken sesim. Ya hu nerem prenses benim Kaan.Uçma be kardeşim.
-Eee yuh ama Cansu.İnsan erkek arkadaşına kardeşim der mi be kızım.
Cansu.Gerçek adım Cansu...Bana uzun süre sonra 21 sene sonra gerçek adımı ilk defa belediye binalarında okul sıralarında değilde bir bahçede sevgilimin üstünde yatarken işitme fırsatını sunmuştu Kaan ve beni kırmamıştı isteğim üzerine sadece yalnızken bana Cansu diyordu.Herkes hala Can diye biliyordu beni.Yakup ise Cankız diyordu hala.Bu sefer o ilk gün ki gibi benim yerime ayağa fırladı.Elini uzattı.Gülerek tuttum ne yapacağımızdan habersiz. Belimden sarıldı yine.Dondurucu Uludağ soğuğuna karşın ikimizde yanıyorduk.Tenlerimiz sıcacıktı ikimizinde.Şu an montunun içindeki o balıkçı boğazlı kahverengi kazak onun yarı kaslı bedenini gözümde hepten büyüleyici bir hal almıştı bile.
-Ben senin en çok hangi hallerini beğeniyorum biliyor musun? dedi erkeksi sesiyle dudaklarıma değilde gözlerimin en içine bakarken.Konuşurken diğer erkeklere kıyaslanırsa sanırım gözlerini dudakalara değilde gözlerinin en içine diken nadir erkeklerdendi.Bu huyunu seviyordum.Daha kutsal kılıyordu kendini.Soru işaretleri fışkıran gözlerimi gözlerine diktim.
-Şarkı söylerken ki halini dedi.Tam bir genç kız oluyorsun.En güzeli hemde dedi.
-Söylerim bende o zaman. diye sarılırken büzüşen üstümü düzelttim.
-Sahne senin. dedi boş beyaz bahçeyi göstererek.
-
...
I said hey hey yeah... oh yeah, Tell my love now 
Hey yeah yeah oh yeah
Tell my love now
Deep beneath the cover of another perfect wonder
Where it's so white as snow
Finally divided by a world so undecided
And there's nowhere to go
Deep beneath the cover of another perfect wonder
Wher
e it's so white as snow 
Running through the field where all my tracks will be concealed
And there's nowhere to go.
-Türkçesi-
-
...
Hey diyorum,hey evet,o evet,söyle şimdi aşkıma 
Hey hey evet o evet,söyle şimdi aşkıma 
Bir başka muhteşem harikanın kapağının gerisinde 
Ki orası kar gibi beyazdır 
Kararsız bir dünya güzel olarak bulmuş
Ve gidecek bir yer daha yok
Bir başka muhteşem harikanın kapağının gerisinde
Ki orası kar gibi beyazdır
Tüm yollarımın gizlendiği sahalar boyunca koşuyorum
Ve gidecek bir yer yok
Hey dedim,o evet,o evet
Söyle şimdi aşkıma 

Hey evet evet o evet ( media: Red Hot Chili Peppers: Snow)
Düşen her kar tanesi de dansıma eşlik etti.Şarkı söylerken kendime hakim olamıyordum.Dans etmeye başladığımı durunca anladım. Vücudum kendini ritme kaptırmış dalgalanıyordu. Kaan'nın memnun olmuş bakışları ve gurur fışkıran alkışları kulağıma ilişince istediği o kibar kızcağız olup usluca selam verdim eğilerek.Sonra alkış büyüdü.Şaşkınlıkla çevreme baktım çevredeki herkes alkışlıyordu.Kimisi sadece alkışlıyordu.Kimisi ıslık çalıyordu.Kimisi de bir şeyler diyordu birbirine ve alkışlayarak beni çekiştiriyolardı.Yakup ıslık çalanlardandı.Ellerimi sevinçle ağzıma götürüp şaşkınlıkla kapadım.Sıcacık kollar arkamdan sarıldı ve beni kendine yasladı.Rahatlıkla derin bir oh çekip kendimi kollarına attım.
-Sen harika bir kızsın.Mavi saçlarından her bir teli farklı nota çalan güzeller güzeli prensesim. dedi nefesini boynuma vererek...
O gün çok güzel geçmişti.Arabasına bindiğimiz de sessizliğe son vermesi için açılan teyipte çalan şarkı ikimizide sevinçten şok etmişti. "Red Hot Chili- Snow" .Bu sefer o da eşlik etti bana güzel olmasada şarkıya yakışan sesiyle.Kendimizden geçe geçe söylemiştik şarkıyı.Direksiyondan ritim tutuyordu.Onu izledim ve gülümsemem yayıldı.Şarkıyı söylerken arada yoldan gözlerini çekip öpüyordu yanağımdan ya da boynumdan ya da dudakları nereye gelirse.Ben 21 sene sonra ilk defa böyle mutluydum.Masal derler ya hani aynı masal gibiydi.KIŞ MASALI...
Ve bilindiği üzre her masal bir gün biter...Yalnızca şanslı olanlar yani çocukların okuduğu tarz hikayeler mutlu sonu hakederdi.Bizim masalımızı bitiren bir gece birden bire körükleyen kavgamız olmuştu.Sarhoştum ve ne dediğimi bilmiyorum.Lanet olsun ki hatırlamıyorum.Sabah baş ağrısıyla uyandığımda o yoktu.Bir küçük not vardı sadece.
-Kar taneleri sayılmaz...
Ben seninle kaç olmazımı başarmıştım oysa ki.Can'ı Cansu yapmana izin vermiştim.Beni kabadayı kızdan kurtardın.Astımım olduğunu kabul ettirip o bardan ayrılmamı sağlamana izin verdim.Evimi gösterdim sana evime bir yabancıyı soktum.Ben seninle kaç OLMAZımı OLDURDUM Kaan.diye düşünüp durdum günlerce.Ve haftanın her günü o yattığımız şarkı söylediğim karlara gelip yattım  yokluğunu reddetip onu beklerken.Her haftanın o günü gelip karları sayıyordum.Ağlayarak, azimle.Söz vermişti bana oysa ki. 
"Karları sayana kadar yanından ayrılmayacağım" diye.Daha saymadığımız bir sürü kar tanesi vardı..Kaç nota vardı daha beni dönüştürmek için çırpınan...Sonradan her yerde aradım Kaan'ı.Bulamadım.Yakup bile ilk defa bir şey için bana yardım edemedi.Güzel sevgiliyi kim bilir kaç kartanesi götürdü benden.Tıpkı Adana'dan Bursa'ya getirdiği gibi...
Aynı yerde bağırdım bu sefer yatar vaziyette.
"Haklıymışsın.Kar taneleri sayılmaz!!!BUNU BEN HERSENİMİ KAYBEDEREK ANLADIM GENÇ ADAM.!"

4 Mart 2015 Çarşamba

Mavi Gerçekler Kara Sır

 Yalan söylemek günah iken doğruları söylemek neden hep zor?
Günahlar kötüdür derler, o zaman doğrular yalnızca bu dünya da mı hayatını kurtarır?
Sır tutmak insana neden tek başına kaldıramayacağı bir yüktür hep?
Gerçekleri acı yapan biziz arkadaşlar.Dünyanın en masum varlığını kara bulutlara bulandırıp bembeyaz gerçekleri kapkaraymış gibi yargılamak sadece biz insanlara özgü, önce bunu bir kabullenmemiz lazım.Velev ki gerçekler acı oluversin.Ya sır? Kapkara bulutların ta kendisidir sır.
Gerçeklere bulanıp kaybolan şeytandır sır.İnsanın kendini yiyip bitirme çabasının örtülü halidir gerçekler.Örtünün arkasında saklanan sırdır.

      Bir bildiğim var arkadaşlar.Bu bildiğim ona yük bana yara. Bana kader ona rüya...

Senin sevgin bana ne mavi bir gerçek ne de kara bir sır.Karşımda isterse iğne ucu kadar bir görüş alanının arkasında olsan da gözlerimin seni bulma arzusu tarifi konulamaz bir tabir olsa gerek.Anlayamıyorum ki.Gerçek yanında masum kalır;sır ise günahkar.Şimdi öyle karşımda yabancı gözlerle bakan bir bedensin sadece.Söylesem kaç yazar söylemesem kaç? Söylemesem içimde ki bu sır beni aç bir fare emsali kemirir; söylesem gerçeklerin en acı vebalini çekerim. Her ne kadar da inkar etsem de bu tezi akıl bu sefer başta değil yaşta olsun ve sen cevapla.Nedir sana giden yol? Mavi gerçekler mi? Kara sır mı ?İçimde ki macera arayan ruh hastası bir çocuk var.Kalbi aklını bile köreltmiş bu çocuğun.Sana giden yol hele bir dökülsün dudaklarının arasından usul usul.Söz veriyorum tüm MAVİ'm adına bu yaramaz çocuk her türlü ulaşır sana...Yeter ki söyle bana gerçeklerin mi mavi sırların mı kara?

26 Şubat 2015 Perşembe

- Tanışma Fasılları -2-

   Bugün benim 'mavi' dünyama çok özel misafirlerim var arkadaşlar ama önce bir şeye açıklık getirmek istiyorum.Nedir bu mavi takıntın ya hu? Denmiş blogum hakkında hepsini olmasa da arada ki çatlaklardan sızan bazı yorumları işitir gibi oldum.Peki o zaman bu sefer ben size soruyorum.Hazır mısınız?

  Hayatta gözleri hariç her yerde bir 'mavi' arayan, siyahı mavinin en koyu tonu; beyazın mavinin en masum tonu olduğu için, ve sırf maviye en yakışan rengi yanına kattığı için Fenerbahçe'li olan bir kız düşünün.En çok mavi aradığı fakat bulamadığı gözlerinde ela renge gizli yeşil tonuyla sırf yeşilin sırf mavinin sarıyla muhteşem bir hazla bütünleşmiş rengi olduğu için övünen bir kız...Ve bu kız öyle mavi yaşıyor ki hayatını, ağladığı zaman sanki çaresi o dünya denen can fanusun dört bir yanını saran gökyüzündeki beyaz bulutların yumuşacık kollarındaymışcasına muhtaç bir o kadar da huzurla en büyük aşkı maviyle buluşmasında o an ki en büyülü filmi izlercesine gözlerini ondan ayırmayan bir kız...Tek başına sahildeyken bir bank üstünde denizin o şefkatli dalgalarını battaniye edinen bir kız...Şimdi cevap istiyorum bu kız için mavi mi dünya yoksa dünyası mı mavi?

   Öhöm öhöm velev ki konumuz bu değildi.Lakin yine utangaçyazar' ınız biraz fazla konuştu.Misafirlerim var bugün benim siz deyin ki o, bu, şu, bunlar, şunlar, onlar ben diyeyim iyilik, sağlık, mutluluk, huzur...Misafir misafirdir; kim olduğundan çok ne kadar hoş geldiği önemlidir.10 bereketiyle gelip 9'unu bize armağan edip 1'ini yanına yoldaş alıp gidenlerden bahsediyorum...Ben ne ev geçindiriyorum ne de sorumlu olduğum çocuklarım var benim bereketim kalemim, klavyem, mavi defterim ve maviden hayallerimdir...Bana verilecek en yararlı armağan ne bir şık kıyafet ne de bir peluş ayıcıktır.Benim istediğim tek şey birkaç şirin ilham perisi ve beni daha da heveslendiren umut ışıklarıdır. Misafirlerim yine elleri dolu gelmişler.Bakın işte tam istediğim gibi ilham periciklerimle gelmişler ki şu an bu cümleleri mavi sandalyemin üzerinde ellerim siyah lakin tabiki mavi ışıkları olan klavyemin üzerinde sizlere iletiyorum.Hepinizin huzurunda teşekkürlerimi altın tepsilerde gümüş tepsilerde sunuyorum o güzel misafirlerin zat-i hallerine.Şimdi misafirlerimi tanıtıyorum kulaklarınızı iyi açın benim misafirlerim; şu an evet tam da şu an bu kelimeyi okuyan sizlersiniz...Her biriniz...İnanın ki her birinizi tanımak isterdim.Ben bu hayatta bir benzerimi bulabilme ümidiyle herkesi tanımak isterdim.İnsan yalnızdır diye düşünürdüm bende bunun sebebi olduğu gibi tedavisi de vardır.Yeni bir insan...Senin düşüncende ki yuvasına sokulan bir anahtar misali o parçaları birleştirecek ve kilidin içindeki saklı ruh ikizini serbest bırakacak yeni bir insan...Ben yine kendimden çok bahsettim sanırım.Sahi benim ruh ikizimi gören var mı? Bana da bir haber verin hayrına, senelerdir arıyorum ama bir gün bulacağım.Belki de çok yaklaştım.Belki de siz yaklaştınız...

Pes etmek yok hadi millet kaybedilen ikizi bulma vakti geldi yelkenler fora !!!!


13 Şubat 2015 Cuma

Mavi Aşk Kara Sevda

3 senem...Şüphesiz ki aşık sandığım adama adadığım yalandan mavi bulutlar içeren 3 dolu senem...Aşık ol diye ısrarla direten; aşık edip kaçan korkak adama adadığım 3 boş senem...
   Bir bankta oturmuştum sanırım.Hayal meyal hatırlıyorum.Hatıram -yaşadıklarımdan bana kalan- eski bir gramofonda kulak tırmalayan cızırtılı seslerin uyuz sebebi çiziklerle dolu bir plaktı.Plakta ki çiziklerin her biri gaddar insanlar tarafından neşeyle acımadan atılmıştı.O bankta gözlerim yağmurdan sonra yorulmuş bir bulut gibi hüzünlü ve yorgunken gözyaşlarımı en yakın dostum Mavi silmişti.Mavi'm...Hep aynı kapıya çıkıyordu.Her yerde aynıydı...Mavi gökyüzü, mavi deniz,masmavi düşlerim ve masum maskeli okyanus mavisi gözlerimiz...Ben hayata gözlerimin hep en temiz mavisiyle bakmak için çalışarak gelmiştim.Kim bilir belki o hayatına -hayatımıza- ve kalbine mavinin en koyu en karanlık haliyle hükmediyordu.Yok ama olamazdı, değil mi? Maviden ne zarar gelirdi ki?Mavi kimseye zarar vermeye kıyamazdı ki.Benim bu dünyada kurduğum bir cennetim vardı.Masmavi objelerden masmavi düşüncelere kadar kusursuzca dizayn etmiştim cennetimi.En çok  da o mavi gözlerini...Okyanus mavisini...Benim o bankta hüngür hüngür ellerime yağdırdığım yağmurlara kalbinden getirdiği kocaman sımsıcak güneşini doğurmuştu.Hani İskender Pala'nın Aşkname'sinde ki o dizelerde gibi:
 "Ben senden uzakta aşkınla hasta ama aşk sayesinde sıhatteyim" demiştim onun gittiği her gün kalbime yavaşça...

  " Kara Sevdam" derdi."Bekle beni kara sevdam"..."Bekleyeceğim" demiştim."Bekleme git "dedi son derece ani karar değişikliğiyle.Keşke beklemeyeceğim deseydim ya hu.Doğru ya tersine dönüyordu dünya.Bu hayatta dediklerinin tersini yapmayacak tek şey maviydi.Harici o okyanus gözleri...

4 Şubat 2015 Çarşamba

Mavi Kalemden..


"Aaa!Kar yağıyor." demiştin kreş çağlarında ufak tefek kalbi ağzında atan heyecanlı bir çocuk gibi.
"Bunun için fazla değil mi bu sevinç?"diye sordum sonra sana tek kaşım havada ufak hınzır bir tebessümle.
Utandın, ezilip büzüldün birden.Nedensizce sorduğum sorudan utandırdın beni. Anlamadan bilmeden kızdım kendime.Gözlerim puslu diyeceğin cevabı bekler oldum kalbimde kar taneleriden soru işaretleriyle.
"Ben daha önce hiç kar görmedim." Gözlerim yuvalarından çıkacak şekilde açılırken adeta şok olmuşluğuma alık gibi açılan ağzım da eşlik etti."Yani bu kadar fazlasını."diye düzelttin gözlerini karlardan ayırmadan.
"Hadi!!"Elimi uzattım tutman için "Kalk! Bursa'nın karıyla tanışma vakti gelmiş birilerinin."



"Kar tanelerini sayana kadar yanımdan ayrılma.!"


26 Ocak 2015 Pazartesi

-Tanışma Fasılları-

                                

İki tepesi delik bir topun içerisinde dönüp dururken hiç tanışmadığınız tanısanız çok seveceğiniz insanları düşündünüz mü ? Belki hayallerinizde ki bir eşi/dostu/arkadaşı/komşuyu bulabileceğiniz fırsatını düşündünüz mü ? Bu blog nasıl benim kalemimin mavi dünyası olacaksa ; Bu dünyada tanışmanız dileğiyle...

Biliyorum ki yaşımı bilseniz ciddiye almayacak çoğunuz yazdıklarımı. Benim kalemim yaşımdan birkaç beden fazladır hep oysa ki. Doğru ya nereden bileceksiniz. Beraber öğreniriz.